Dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birisinin içerisinde bulunan ülkemiz topraklarının; %92’si farklı oranlarda deprem tehlikesine sahiptir. Nüfusun % 95’i , sanayinin % 98 ‘i bu bölgelerde konumlanmıştır.

Ülkemizde, uzun yıllardır yürürlükte olan imar ve afetler mevzuatındaki çeşitli hükümlere rağmen uygulamada etkili bir yapı denetiminin sağlanamadığı bir gerçekti. Son 30 yıl içerisinde meydana gelen her depremden sonra bu durumun olumsuz sonuçları açıklıkla görülmüş olmasına rağmen yapı denetimi konusunda olumlu bir gelişme sağlanamamış aksine: hızlı nüfus artışı, göçler, denetimsiz şehirleşme ve sanayileşme, yoğun kaçak yapılaşma ve sık sık başvurulan imar afları ülkemizde ki deprem ve diğer afetlerden doğan mal ve can kaybını her geçen gün daha da arttırmıştı.

Ülkemizdeki yerleşme ve yapılaşmalarda denetim faaliyetlerinin hemen hemen hiç yürütülemediği, kanunda öngörülen hükümlerin etkisiz ve yetersiz olduğu, proje denetimi aşamasında dahi projelerin % 90 nın da tasarım, hesap ve çizim hatalarının olduğu, yeni mezun olmuş mühendis ve mimarlar ile deneyimsiz elemanlarca yapıldığı, uygulamanın ise ehliyetsiz ustalara kaldığı ve yapıların hiç denetlenmediği görülmüştü.

Şantiyelerin % 90’ında yönetmelik ve standartlara aykırı beton döküldüğü ve beton mukavemet değerlerinin projesinde öngörülen değerden ortalama % 40 daha az olduğu, çeliğin mukavemetinin ise hiç kontrol edilmediği tespit edilmiştir. Bu araştırmalar ve yaşanan son depremler 3194 sayılı Kanun ile yapıların etkili olarak denetlenmesinin mümkün olmadığını, bu Kanunda yapım işlerinde rol alan yapım müteahhidi, teknik uygulama sorumlusu (fenni mesul), yapı ustaları, inşaat projelerini ve uygulamalarını denetlemekle sorumlu olan belediyelerin yapıları denetleyemedikleri bir kez daha ortaya çıkmıştı.

Bu nedenle; yapım aşamasında görev alan müteahhit, proje müellifi ve denetim yapmakla görevli yapı denetim elamanları ile yerel yönetimlerin sorumluluklarını yeniden düzenlemek ve kağıt üzerinde denetlenmiş gibi görülen ancak hemen hemen hiç denetlenmeyen bu yapıların sorumlularına verilecek cezalar ile bu kişilerin üçüncü şahıslara verdikleri zararları tazmin edebilmesini sağlayacak yeni bir yasal düzenleme getirmek zorunlu olmuştu.

Tüm bu yaşananlardan yola çıkarak: afetlerde can ve mal güvenliğini sağlamak, kaynak israfını, plansız ve kontrolsüz yapılaşmayı önlemek, çağdaş norm ve standartlarda yapı üretimini sağlamak, denetimsizlik ve ihmal nedenleriyle zarara uğrayan üçüncü şahısların haklarını korumak, yapı üretiminde kusur ve ihmali görülen sorumlulara karşı gerekli işlemleri yerine getirmek amacı ile hazırlanmış olan 4708 sayılı kanun 29.06.2001 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Read More